Güncel
Ä°ngilteresiz AB, ABÂ’siz ABD!
Batı Sorunu”, “Doğu Sorunu”na benzemez. Bunun böyle olmadığını da yine en iyi İngilizler bilir. Westphalia ve sonrası Avrupa’da tüm dönemlerde “dengenin dengeleyicisi” konumunda bulunan İngiliz İmparatorluğu açısından yaşlı kıtadaki en ufak bir sapma, doğrudan doğruya İngiliz çıkarlarına bir tehdit olarak algılanır ve hemen devreye girer. Bu durum adeta bir refleks haline dönüşmüştür.
Batı Sorunu”, “DoÄŸu Sorunu”na benzemez. Bunun böyle olmadığını da yine en iyi Ä°ngilizler bilir. Westphalia ve sonrası Avrupa’da tüm dönemlerde “dengenin dengeleyicisi” konumunda bulunan Ä°ngiliz Ä°mparatorluÄŸu açısından yaÅŸlı kıtadaki en ufak bir sapma, doÄŸrudan doÄŸruya Ä°ngiliz çıkarlarına bir tehdit olarak algılanır ve hemen devreye girer. Bu durum adeta bir refleks haline dönüşmüştür.
Bu noktada Ä°ngiltere üç ülkeye çok dikkat eder: Fransa, Almanya ve Rusya. Bunlar içerisinde özellikle Almanya çok daha istisnai bir yere sahiptir. Almanya’yı başıboÅŸ bırakmanın ne anlama geldiÄŸini, iki savaÅŸ arasındaki dönemde yaptığı hatalardan ötürü gayet iyi bilir. Birinci de zar zor kurtardığı imparatorluÄŸu, ikinci savaÅŸta ABD’ye teslim etmek zorunda kalmıştır. Dolayısıyla, Almanya yüzünden güneÅŸ batmayan imparatorluÄŸunu kaybeden bir Ä°ngiltere söz konusudur.
Almanya’nın tarihsel kodlarına dönüşünü kendi sonu ile eÅŸdeÄŸer gören Ä°ngiltere, Avrupa merkezli oyunların içinde dün olduÄŸu gibi bugün de var olmaya çalışmaktadır. Bu bir tercih deÄŸil, jeopolitik bir dayatmadır. Nitekim Ä°ngiltere BaÅŸbakanı David Cameron 9 Mayıs Avrupa Günü’nde yaptığı konuÅŸmada bu zorunluluÄŸa vurgu yapmaktadır.
Ä°ngiltere AB’den Ayrılamaz!
23 Haziran’daki referanduma sayılı haftalar kala geçmiÅŸte Ä°ngiltere’nin Avrupa’ya sırtını dönmüş olmasının piÅŸmanlığının altını çizen Cameron, ülkesinin Avrupa BirliÄŸi’nden (AB) ayrılmasının “Avrupa’daki barışa tehdit oluÅŸturabileceÄŸini ve savaÅŸ riskini arttırabileceÄŸini” ifade etmekte ve ÅŸu soruyu sormakta: “Kıtamızda barış ve istikrarın hiç kuÅŸku olmadan güvende olduÄŸundan emin olabilir miyiz? Bu alınmaya deÄŸer bir risk mi?”
Cameron bu soruya çok net bir cevap vermekte ve aynen şöyle demekte: “...varsayımda bulunmak için acele etmezdim.”
BaÅŸbakan’ın en temel gerekçesi, Ä°ngiltere’nin birliÄŸi terk etmesi durumunda Avrupa’da “rekabetçi milliyetçilik çağına” geri dönülecek olması. Yani, Cameron’a göre Ä°ngilteresiz AB, bölünmüş ve çatışan bir Avrupa ile eÅŸ anlamlı olacaktır. Nitekim Cameron, Ä°ngiltere’yi kıtadan izole eden politikaların hiçbir zaman fayda saÄŸlamadığını belirtmekte ve tarihsel hafızaya baÅŸvurarak, “Bölgemizde olanlar Britanya için önemli. Bu 1914’te, 1940’ta ve 1989’da da geçerliydi. Avrupa’da iÅŸler yolunda gitmezse sonuçlarından muaf olacağımızı sanmayalım” demekte.
Dolayısıyla Cameron söz konusu referandumda oylanacak temel mevzunun Ä°ngiltere’nin AB’yi terk etmesi ya da birlik içinde kalması deÄŸil, Avrupa merkezli bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın (ya da paylaşım savaşının) çıkıp çıkmaması olduÄŸuna vurgu yapıyor. Aslında, buna “tehdit” gibi bir gerekçe desek daha yerinde olur.
Bu izah, AB’nin geldiÄŸi zavallı durumu ortaya koyması açısından oldukça önemli. Düne kadar ortak deÄŸerler ve çıkarlar üzerinden bir geleceÄŸe iÅŸaret edilirken, ÅŸimdi savaÅŸ endiÅŸesinden dolayı zoraki bir birlikteliÄŸe dikkatler çekiliyor. Bunun AB açısından anlamı “sil baÅŸtan” ile eÅŸdeÄŸerdir.
“Büyük Patron” Faktörü!
Cameron, böylesi bir kopmaya “Büyük Patron”un da müsaade etmeyeceÄŸinin farkında. “Büyük Patron”un küresel hegemonyasının iki büyük sacayağından birini oluÅŸturan Avrupa boyutunda Ä°ngiltere’nin oynadığı rol, Patron’un çıkarlarının bölgedeki koruyucusu ve kollayıcısı olarak “güvenlik sigortası” olmak.
Ve ABD bunu asla kaybetmek istemez. ABD, Ä°ngiltere’yi kaybettiÄŸi takdirde büyük tampon bölgeyi de kaybedeceÄŸini bilir. Ara ara yaptığı hatırlatmalar ve ince ayarlar da bundan ötürüdür. Obama’nın giderayak Ä°ngiltere’ye gerçekleÅŸtirdiÄŸi ziyarette yaptığı tavsiye niteliÄŸindeki uyarı da farklı bir ÅŸekilde deÄŸerlendirilmedi.
Dolayısıyla, De Gaulle sonrası ancak bu topluluÄŸa girme imkânı bulabilen Ä°ngiltere’nin AB’den ayrılma gibi bir lüksü söz konusu bile olamaz. EÄŸer bunu yapar ise, o zaman ABD ile de yolları ayırmaya ve kendi politikalarını uygulamaya baÅŸlamış olan yeni bir Ä°ngiltere ile karşı karşıyayız demektir ki o zaman bu durum çok ÅŸeyin deÄŸiÅŸtiÄŸini gösterir.
Bu deÄŸiÅŸimden tüm Avrupa gibi, OrtadoÄŸu ve Türkiye’nin de etkilenmesi kaçınılmaz olur. Ve bu olasılık birçok sorunun da cevabını kendiliÄŸinden beraberinde getirir.
AB’den Firar Hazırlıkları mı?
SoÄŸuk SavaÅŸ’ın bitiÅŸinden 25 yıl sonra Avrupalılar ÅŸimdi birlikten ayrılmayı düşünüyor ve bu konuda Ä°ngilizler yalnız deÄŸil. Bu kapsamda Edinbourgh Ãœniversitesi tarafından Almanya, Fransa, Polonya, Ä°rlanda, Ä°spanya ve Ä°sveç’te gerçekleÅŸtirilen anket çalışmaları çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor.
En dikkat çekici husus, Ä°ngilizler gibi Fransızların da AB üyeliÄŸinden çıkmak için referandum istemesi. Ä°sveçliler de bu anlamda sıradaki yerini alıyor. DiÄŸer ülkelerdeki oranlar da az deÄŸil. ÖrneÄŸin, Ä°spanyolların yüzde 47’si, Almanların yüzde 45’i ve Polonyalıların yüzde 39’u birlikten çıkmak için referandum istiyor.
Bu mevzuyu daha önce Yunan halkının gündeme taşıdığını biliyoruz. Paralar suyunu çekince, Yunan halkı AB’ye “bye bye” moduna geçmiÅŸti...
Peki, AB bu duruma nasıl düştü? Aslında cevabı çok basit. AB, düne kadar gerçek krizlerle yüzleşmemişti. Şimdi dalgalar halinde gelen bir seri bunalımla karşı karşıyalar ve bugüne kadar ortaya koydukları hiç bir tedbir bu krizleri engelleyebilmiş değil.
Bu krizler neler mi? Hemen bir kaçını sıralayalım: 1) 2008 Ekonomik Krizi, 2) 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı, 3) Arap Baharı/Suriye Krizi ve bunun mülteciler/göçmen boyutu, 4) Ukrayna-Kırım krizi, 5) Avrupa’ya yönelik IŞİD saldırıları/terör. Ä°sterseniz buna bir de Türkiye krizini ekleyin...
Sonuçta, tüm bu krizler AB’nin aslında kağıttan bir kaplan ve Nasreddin Hoca’nın türbesi gibi bir kale olduÄŸunu bizlere göstermiÅŸ durumda. MeÄŸer öküz ölünce ortaklık sadece bizde deÄŸil, Avrupalılarda da bitiyormuÅŸ...
Henüz yorum yapılmamış.